HAT SANATINDA HİLYE

“Süs, ziynet, cevher, güzel sıfatlar, güzel yüz” gibi anlamları olan “hilye”, hat sanatımızda belirli bir muhtevası olan ve kendine özgü bir kalıpta yazılan eser türüdür. “Hilye-i Şerife”, “Hilye-i Saâdet” ya da “Hilye-i Nebevî” gibi isimlerle de anılan hilye, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in fizikî özelliklerinin, karakterinin, beşerî ve ahlâkî sıfatlarının belirli bir tertipte yazıldığı hat eserleridir. Hilye, şemâil-i şerîfin (Peygamber Efendimiz (sav)’in beşeri ve fiziki özelliklerinin sahabe diliyle anlatıldığı rivayetler) hüsn-ü hatta bürünmüş şeklidir. Hilye, Peygamber sevgisinin en estetik tezahürlerinden biridir. Hilye, Peygamber Efendimiz (sav)’in müstesna özelliklerinin, harflerin müthiş estetiği ile gözümüze, gönlümüze yansımasıdır.

Hilyelerin hat sanatında çok özel bir yeri vardır. Çünkü Hz. Peygamber (sav)’in mü’min gönüllerdeki yeri çok özeldir. Mü’minler, Peygamberlerini kendi canlarından aziz bilirler.[1] Müslümanlar için Peygamber (sav), Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle (üsve-i hasene)  “en güzel örnek”tir.[2] Hal böyle olunca hilye-i şerife yazılması, hilye-i şerifelerin evlere, işyerlerine asılması da bu duygularla ve ibâdet şuuruyla yapılmaktadır. Bu sebeple hattatlar hilye-i şerife yazmaktan onur duydukları gibi hilye-i şerife meşki de, hüsn-ü hat eğitiminin en önemli merhalelerinden biri olarak görülür. Özellikle sülüs-nesih meşkinde daha çok Kasîde-i Bürde, Kasîde-i Bür’e, Elif Kasîdesi, Hâkânî Mehmet Bey’in Türkçe Hilye-i Hâkânîsi, Mollâ Câmî’nin 19 beyitlik Farsça Besmele Kasîdesi gibi hilye ve naatler yazılmaktadır.

Hilye-i Şerifeler belirli bir kalıp içerisinde tasarlanıp yazılır. Sülüs-nesih yazıyla yazılmış olan ilk hilye-i şerife Kayışzade Hattat Hafız Osman [1642-1698] tarafından tasarlanmıştır. (Kayışzâde Hattat Hâfız Osman, ismine ve yazısına çok aşina olduğumuz bir sanatkâr. Ülkemizde en fazla Hâfız Osman’ın yazmış olduğu Mushaf basılmış, dolayısıyla okunmaktadır.) Bazı değişik kalıpları da bulunmakla beraber daha çok Hattat Hâfız Osman [1642-1698] tarafından tasarlanan ilk hilye-i şerife biçimi halen kullanılmaktadır. Değişik kalıpların çoğunluğu da Hafız Osman tarafından geliştirilen klasik hilye şekline ilave ve zenginleştirmeler şeklinde gelişmiştir.

Klasik Hilye-i Şerife diyebileceğimiz Hafız Osman’ın yazdığı hilye tertibine göre hilye-i şerife’de şu bölümler vardır; başmakam, göbek, hilal, ayet, etek, koltuklar.

Şimdi bu bölümleri kısaca izah ederek “hilye-i şerife”yi tanımaya çalışalım:

Başmakam:

Hilye’nin üst kısmında başlık şeklinde bulunan besmele bölümü “başmakam” olarak isimlendirilir. Bu bölümde besmele çoğunlukla “sülüs” yazıyla yazılmakla beraber kimi zaman “muhakkak” yazı şeklinde de yazılmaktadır.

Göbek:

Hilye’nin ana konusu diyebileceğimiz “göbek” kısmı, hilye’nin ortasında daire şeklinde yazılmış olan ve hilye’nin esas metnini ihtiva eden bölümdür. Burası hilyenin merkezidir. Burada hilye’nin gayesi olan metin bulunur. Bu metinde Peygamber Efendimiz (sav)’in özellikleri anlatılır. En fazla kullanılan hilye metni Hz. Ali (ra) rivayetiyle bize ulaşan şu metindir;
Hz. Ali (Allah O’ndan razı olsun), Hz. Peygamber’i (Allah’ın salât ve selâmı O’nun üzerine olsun) vasfettiği zaman şöyle buyurdu: Hz. Peygamber’in boyu ne çok kısa ne de çok uzundu, orta boyluydu. Ne kıvırcık kısa ne düz uzun saçlıydı; saçı kıvırcıkla düz arasında idi. Değirmi yüzlü, duru beyaz tenli, iri siyah gözlü ve uzun kirpikliydi. İri kemikli ve geniş omuzluydu. Göğsü ortadan karnına kadar kılsızdı. İki avucu ve tabanları dolgundu, yürüdüğü zaman sanki yokuş aşağı iner gibi rahatlıkla giderdi. Sağına ve soluna baktığında bütün vücuduyla dönerdi. İki omzu arasında “nübüvvet mührü” vardı. Bu O’nun son peygamber oluşunun nişânesi idi. O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak huylusu ve en arkadaş canlısı idi. Kendilerini ansızın görenler, heybeti karşısında sarsılır, fakat üstün özelliklerini bilerek sohbetinde bulunanlar O’nu her şeyden çok severlerdi. O’nun üstünlüklerini ve güzelliklerini tanıtmaya çalışan kimse;”ben gerek O’ndan önce ve gerekse O’ndan sonra, Rasûlullah gibi birisini görmedim…” diyerek O’nu övmek konusundaki yetersizliğini itiraf ederdi. Allah’ın salât ve selâmı o’nun üzerine olsun.

Hilâl:

Göbek kısmının etrafını çevreleyen hilâl şeklindeki motiflerle süslenmiş bölüm “hilal” olarak adlandırılır. Peygamber (sav)’in nurunun dünyayı aydınlatmasına izafeten göbek ve hilal kısmı güneş ve ay’ı temsil edecek şekilde tasarlanmıştır. Göbek ve hilal bölümleri, Hz Peygamber (sav)’in nurunun gece ve gündüz her daim dünyayı aydınlatmakta olduğunu anlatır.




Köşeler:

Göbek etrafında üstte ve altta, sağ ve solda bulunan köşelere dört halife (çâr-ı yâr-ı güzîn=dört sevgili dost)’nin isimleri yazılır. Sağ üst köşede Hz. Ebûbekir (ra), sol üst köşede Hz. Ömer (ra), sağ alt köşede Hz. Osman (ra), sol alt köşede Hz. Ali (ra) isimleri yazılır. Köşelerde bulunan Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali (ra) isimleri, Resulullah (sav)’in “ashabım yıldızlar gibidir” benzetmesiyle yıldızlar gibi, güneş ve ay (göbek ve hilal)’ın etrafına yerleştirilmiştir. Göbek ve köşeler başka bir bakış açısıyla cami mimarisindeki, merkezî ve yan kubbelere benzetilmektedir. Köşelerde bazen de Peygamberimiz Efendimizin; Ahmed (as), Mahmûd (as), Hâmid (as) ve Hamîd (as) isimlerinin yazıldığı görülür.



Ayet:

Başmakam büyüklüğünde ve Göbek kısmının alt tarafında bulunan, Peygamber Efendimizle ilgili bir ayetin –çoğunlukla- sülüs ya da muhakkak yazıyla yazılı olduğu kısımdır. En fazla (“vemâ erselnâke illâ rahmeten lil’âlemîn”) “Biz Seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik” mealindeki Enbiyâ Sûresi 107. ayet yazılır. Bazen, (“ve inneke lealâ hulukin azîm”) “Şüphesiz Sen yüce ahlâk üzeresin” mealindeki Kalem Sûresi 4. ayet ya da (“ve kefâ billâhi şehîde’mMuhammedürrasûlullah”) “Muhammed’in Allah’ın rasûlü olduğuna Allah’ın şehadeti (şahitliği) yeter” mealindeki Fetih Sûresi 28. ve 29. ayetlerden birinin veya kelime-i tevhîdin (“lâilâhe illallâh muhammedürrasûlüllah” – “Allah  (cc)’tan başka ilah yoktur; Muhammed (sav), Allah’ın peygamberidir”) yazıldığı da olur.

Etek:

Ayet bölümünün altında genellikle dikdörtgen biçiminde bulunan kısma “etek” denilmektedir. Burada göbek kısmındaki hilye metninin devamı ve hattatın imzası bulunur. Hilyenin “ketebe” bölümü de denilebilir.

Koltuklar:

Etek kısmının iki yanında bulunan bu bölüm süsleme amaçlı motiflerin yerleştirildiği bölümdür. Koltuklar çeşitli motifler ve tezhip işleriyle doldurulur.

Yukarıdaki bölümlerden başka bazı hilyelerin üst kısmında “taç” diye tabir edilen bir bölüm ilave edilmiştir. Taç kısmında zengin tezhipli çeşitli motiflerle birlikte kâbe, ya da ravza-i nebî minyatürleri kullanılmıştır. Ayrıca genel olarak hilye etrafına da tezhipli çerçeve süslemeleri de yapılır.




Recep Gülşen



[1]Şanım hakkı için size bir Resul geldi ki: kendinizden, gayet ızzetli, zorlanmanız ona ağır geliyor, üstünüze hırs ile titriyor, mü'minlere raûf, rahîmdir.” Kura’n-ı Kerim Tevbe Suresi 128. Ayet
[2]Şanım hakkı için muhakkak ki size Resulullah’da pek güzel bir örnek vardır: Allah’a ve son güne ümid besler olup da Allah’ı çok zikreyleyen kimseler için.” Kur’an-ı Kerim Ahzab Suresi 21. Ayet

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hattat Sami Efendi'ye ait celi sülüs ayet istifi